Almanya’daki Max Planck Enstitüsü’nün yürüttüğü son araştırmada, yapay zekâ araçlarının insan dili üzerinde dönüştürücü etkisi olduğunu ortaya koydu. Yapay zekâ artık sadece sorulara yanıt veren değil; gündelik hayatımıza, iletişim tarzımıza ve hatta kelime seçimlerimize de yön veriyor. Son dönemde özellikle ChatGPT gibi yapay zekâ araçlarını kullanan kişiler arasında dikkat çeken bir durum ortaya çıkıyor: Ortak bir dil tonu, yapay zekâya özgü bir ‘aksan’.
Teknoloji gündemini meşgul eden yapay zekâ, artık sadece iş süreçlerini değil, dilimizi de dönüştürüyor. Yapay zekâ uygulamalarının sık kullanımıyla birlikte, kullanıcıların dilinde dikkat çekici bir benzeşme gözlemleniyor. Özellikle sosyal medya, e-posta yazışmaları ve metinlerde benzer üslup kalıpları dikkat çekiyor. Nazik, ölçülü, bol bağlaçlı ve biraz da robot gibi… Uzmanlar bu durumu "yapay zekâ aksanı" olarak tanımlıyor. Peki, biz hâlâ kendimiz miyiz yoksa teknolojiyle birlikte birer dijital kopyaya mı dönüşüyoruz? Dil Bilimcilerden, Bilişim Uzmanlarına hatta Psikologlara kadar herkes bu yeni konuşma biçimini tartışıyor.
ZAMANLA YANSIMAYA BAŞLIYOR
Konuyu değerlendiren Bilişim Uzmanı ve Sosyal Medya Araştırmacısı Ümit Sanlav, bu durumu dijitalleşmenin doğal bir uzantısı olarak yorumluyor:
“İnsanlar yapay zekâ ile sık sık etkileşimde bulundukça, onun önerdiği kalıpları, cümle yapılarını ve hitap biçimlerini benimsiyor. Bu dil kalıpları zamanla kullanıcıların kendi yazılı ve sözlü iletişimlerine de yansımaya başlıyor” diyor.
Sanlav ayrıca, insanların girdiği promtlarla kendini geliştiren yapay zekânın, artık sesli komutlarda da önemli bir evreye geçtiğine dikkat çekiyor: “Yapay zekâ artık yalnızca ne söylendiğini değil, nasıl söylendiğini de analiz ediyor. Ses tonundan duygu tespiti yaparak yanıt biçimini buna göre şekillendirebiliyor. Bu, insan-makine iletişiminde yeni bir dönemin başlangıcı.”
DİLİMİZE DİJİTAL AYAR
Peki, bu değişim kaçınılmaz mı?
Sanlav’a göre çözüm, yapay zekâyı bilinçli ve dengeli kullanmakta yatıyor:
“Yapay zekâyı bir asistan olarak kullanmakla onu birebir kopyalamak arasında önemli bir fark var. Kendi dilimizi ve ifade biçimimizi koruyabilmek için, bu farkın bilincinde olmamız gerekiyor. Yapay zekâ, bize yardımcı bir asistan olabilir ama dilimizde rol model olmamalı. Kendi dilimizi kaybetmeden teknolojiyle konuşmayı öğrenmeliyiz.”
KONTROLLÜ OLMAK GEREK
Yapay zekâyla etkileşimde bulunmak, iletişim becerilerini geliştirebilir. Ancak uzmanlara göre bu etkileşimin kontrollü olması gerekiyor. Çünkü dijital konfor alanında şekillenen bir iletişim tarzı, gerçek hayattaki duygusal ve sosyal bağları zayıflatabilir. Bu durumu psikolojik açıdan değerlendirmesi için Psikoterapist Şeyda Betül Kılıç’a soruyoruz.
Sürekli benzer dil kalıplarını görmek ve kullanmak, kişinin düşünme biçimini veya yaratıcılığını nasıl etkiler? Empati kurma, karşısındakini anlama veya etkili iletişim becerilerini nasıl etkileyebilir?
Psikoterapist ve Yazar Şeyda Betül Kılıç ise bu dilsel dönüşümün psikolojik boyutuna dikkat çekiyor. Sosyal medya ve yapay zekâda giderek benzeşen hitap biçimlerinin, bireylerin kabul görme ihtiyacıyla doğrudan ilişkili olduğunu belirtiyor:
“Sosyal medyada sıkça kullandığımız ortak hitap biçimleri, aslında birbirimizi kabul etme şeklimizin bir yansımasıdır. Reddedilmemek için, içinde bulunduğumuz sosyo-psikolojik yapıya uygun kelimeler geliştiriyoruz. Aynı durum yapay zekâ ile kurduğumuz iletişimde de geçerli ”
ROBOTİK DİL RİSKİNE DİKKAT!
“Yapay zekâ bizi robotlaştırıyor mu?” sorusuna da yanıt veren Kılıç, uyarıyor:
“Bu soru çok önemli. Zaman zaman yapay zekânın dili, duygulardan arındırılmış, yalnızca analitik ve çözüm odaklı olabilir. Bu da çoğu zaman bize iyi gelmez. Ancak bu noktada kullanıcı geri bildirimi çok önemlidir. Eğer ‘Bu bana iyi gelmedi’ dersek, yapay zekâ duygularla zenginleştirilmiş bir dile geçiş yapar.”
Asıl meselenin, bireyin ne duymak ve nasıl iletişim kurmak istediğini doğru şekilde ifade edebilmesi olduğunu belirten Kılıç;
“Peki, biz ne istiyoruz? Nasıl bir dil kullanmak istiyoruz? Ne duymak istiyoruz? Asıl mesele, bunu doğru bir şekilde ifade edebilmek. Teknolojiyle ya da insanla kurduğumuz iletişimdeki dil biçimi, bizim deneyimimizi doğrudan etkiliyor” diye aktarıyor.
FARKINDALIK VE BİLİNÇLENDİRMEYE İHTİYAÇ VAR
Psikolojik açıdan değerlendirildiğinde, bireylerin kendi iç sesini ve dilini koruyabilmesi için ne tür bilinçlendirme çalışmaları yapılmalı?
“Psikolojik açıdan değerlendirildiğinde, bireylerin kendi iç seslerini, özgün dil yapılarını ve otantik bağlarını koruyabilmeleri için farkındalık temelli bilinçlendirme çalışmalarına ihtiyaç vardır. Çünkü dijital dünyanın ortak dili ve özellikle yapay zekâ ile kurulan iletişim biçimi, zamanla kişinin iç sesini gölgeleme riski taşır. Teknik olarak sesi koruyabilmek, yani bireyin kendi tonunu, duygusal tınısını ve anlatım biçimini yitirmemesi oldukça değerlidir. Ancak günümüzde, hata yapmamak adına sosyal medya kalıplarına ve yapay zekâya çok fazla başvuruyoruz. Kimi zaman onlarca soruyla, daha “doğru” ya da “uygun” cevaplara ulaşmaya çalışırken, kendi içgüdülerimizden uzaklaşıyoruz. Bu nedenle bireyler olarak, yapay zekâdan gelen her öneriyi sorgusuzca onaylamak ya da söylediklerini emir telakki etmek zorunda değiliz. Zekâ sistemleriyle kurulan iletişim, tek yönlü bir yönlendirme değil, çift yönlü bir ilişki olarak düşünülmelidir. Bizim değerlerimiz, duygularımız ve düşünsel özgünlüğümüz bu ilişkinin temelini oluşturmalıdır.”
ÖNCE KENDİMİZE GÜVENMELİYİZ
Sizce “dijital benzeşme” çağında birey özgünlüğünü nasıl koruyabilir? Yapay zekâ ile etkileşimdeyken ‘kendimiz’ kalmak mümkün mü?
“Özgün kalabilmek ve kendin olabilmek herkes tarafından onaylanmamayı ve hata yapabilmeye açılmayı kapsar. Böyle bakacak olursak onay arama ve hatasız iş üretme isteğimizi özgünlüğümüzle takas etmemeliyiz. Yapay zekâ elbette yapay ve insana dair izleri ve farklılıkları gözden kaçırabilir. Bunu unutmadan; önce kendimize sonra yapay zekâya iş birliğine güvenmek doğru olacaktır.”
DİLİNİZ, KİMLE- NEYLE MUHATAP İSENİZ ONA GÖRE ŞEKİLLENİR
İstanbul Medeniyet Üniversitesi Edebiyat Fakültesi, Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü’nden Prof. Dr. Ahmet Şefik Şenlik “Diliniz kimle-neyle muhatap iseniz ona göre şekillenir. Bundan kaçış yoktur. Umulur ki günün birinde yapay zekâ dili daha rafine hale gelir, zenginleşir ve kullanıcısının dilini daraltma, sınırlama ve basmakalıp hale getirme yerine zenginleştirme yönünde bir işlev görür” diyerek, dijital dil maruziyetinin kaçınılmaz etkisine dikkat çekiyor.
Yapay zekâ ve sosyal medya dil modelleri, günlük konuşma dilimizi nasıl etkiliyor?
“Dil dediğimiz şey, toplumsal mutabakata dayalı bir kodlama sistemidir. Kişinin dil yetkinliği, hayatı boyunca bu sisteme hâkim sosyal çevreye maruz kalarak oluşur. Ferdin ifade imkânlarının gelişmesi, 20. yüzyıla kadar dinleme-konuşma ve metin okumaya dayalı idi. Son iki yüzyılda ortaya çıkan radyo, televizyon, sosyal medya, yapay zekâ gibi araçların da dil etkileşimine sebebiyet veren sosyal çevreye dâhil edilmesi gerektiği aşikardır. Sosyal medya ve yapay zekâ diline maruz kalan kişinin burada karşı karşıya kaldığı ifade tarzından ve kelime hazinesinden etkilenmemesi pek mümkün değildir. Kısaca ifade etmek gerekirse diliniz kimle-neyle muhatap iseniz ona göre şekillenir. Bundan kaçış yoktur. Umulur ki günün birinde yapay zekâ dili daha rafine hale gelir, zenginleşir ve kullanıcısının dilini daraltma, sınırlama ve basmakalıp hale getirme yerine zenginleştirme yönünde bir işlev görür.”
CİDDİ BİR BEKA MESELESİDİR
Bu durum, dil eğitimini ve öğretimini nasıl etkiler?
“Türk insanının anadilinde ifade zorluğu/yetersizliği sosyal medya ve yapay zekâ ortaya çıkmadan önce de vardı. Bunun burada tafsilatına giremeyeceğimiz ekonomik, tarihi, sosyal sebepleri vardır. Ama burada kısaca, ilk ve ortaöğretim için aşama aşama dil gelişimini gözeten nokta atışı bir müfredat hazırlanmasının ve bunun ciddiyetle uygulanmasının elzem olduğunu ifade etmek isterim. Belki devlet imkanlarıyla başka yöntemlerin de seferber edilmesi gerekecektir. Konu ciddi bir beka meselesidir.”